Çocuk sahibi olamamak, tıbbi anlamda, herhangi bir korunma yöntemi kullanmaksızın yeteri kadar sıklıkla cinsel ilişki olmasına rağmen 1 (bir) yıl içersinde gebe kalınamaması olarak tanımlanmaktadır. Örneğin; bugün çocuk sahibi olmak isteyen 100 çift var ise, bunların ilk ay sadece 15 tanesi gebe kalabilmekte, 6 ay sonunda ise bu rakam 60’a ulaşmakta 1 yıl sonunda ise 85’i gebe kalabilmektedir.

Gebe kalamayan 100 kişiden 15’i ise tıbbi yardım almak için doktora başvurmaktadır. Bu durumda en önemli etkileyen faktör, çiftlerin yaşları ve cinsel ilişki sıklığı olmaktadır.

Ülkemizde ve tüm dünyada, çocuk sahibi olamayan çiftlerin tıbbi değerlendirme, tedavi ve takipleri maddi olarak ailenin ekonomisine yük oluşturmaktadır.

Pahalı bir tedavi olduğu için, yurt dışında sigorta şirketleri, ülkemizde de sağlık politikası olarak maliyet desteği düşük olmakta ve tüm yük aile üzerinde kalmaktadır.

Çocuk sahibi olamayan çiftlerde tedaviye geçmeden önce dikkatli bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

Hem erkek, hem de kadın bu değerlendirmeden geçirilmelidir.

Çocuk sahibi olamamanın nedenleri 4 grupta incelenebilir. Erkek faktörü, kadın faktörü, tubal faktörler ve açıklanamayan faktörlerdir.

Erkek faktörü: laboratuvar analizinden önce, hastadan iyi bir anamnez almak önemlidir. Kullandığı ilaçlar, daha önce geçirilmiş genital bölge ile ilgili cerrahi operasyonlar, sigara veya alkol kullanımı, çalıştığı iş koşulları, işte maruz kalabileceği kimyasallar, stres durumu vs. Bundan sonra, Semen analizi tek ve en önemli tetkiktir. Sperm laboratuvar olarak değerlendirildiğinde, sayı, hareket ve sperm kalitesi olarak bir rapor hazırlanır ve doktor tarafından değerlendirilir.

Kadın faktörü: Erkekte olduğu gibi, kadında da ilk adım iyi bir anamnez ile başlar. Erkekte sorgulananlara ek olarak, ilk adet yaşı, adetlerinin düzeni, adet görme miktarı, adetlerinin sancılı geçip geçmediği titizlikle araştırılmalıdır. Sancılı adetler, endometriozis ile ilişkili olabilmektedir. Daha önce rahim içi araç (spiral) kullanıp kullanmadığı, vajinal akıntı ve kasık ağrıları sorgulanmalıdır.

Vücutta aşırı tüylenme veya tam tersi saç dökülmeleri araştırılmalıdır. Meme başından süt gelmesi prolaktin hormon yüksekliği ile ilişkili olabilmektedir.

Sosyoekonomik düzeyden bağımsız olarak, ülkemizde büyük bir eksiklik, kadınlarımız adet günlüğü tutmamasıdır.

Kadın Faktöründe Başlangıç laboratuvar Testler: Adetin ilk günleri, rutin kan testleri, kan grubu tayini ve FSH, Prolaktin ve E2 bakılmalıdır.

Bunun yanında, kızamıkçık ve su çiçeği taraması yapılmalı eğer negatif ise gebe kalınmadan önce aşısı düşünülmelidir.

Adetinin 21. günü progesteron bakılabilir. Ovaryan rezerv dediğimiz, yumurtalıkların kapasitesini ölçmek için kullandığımız Clomiphene Challange Test (CCT) veya AMH (Anti-müllerian hormon) testi gerekli ise yapılabilir.

Tubal Faktör: Tedaviye başlamadan önce yapılması gereken bir diğer test, yumurtalıklar ile rahim arasında bağlantı gören ve döllenmenin gerçekleştiği tüplerin durumu hakkında bize bilgi veren Histerosalfingografi (HSG – Hysterosalphingography) yapılmalıdır.

Bu işlem kadın açısından sancılı bir işlem olduğu için anestezi altında yapılması doktorunuz ile birlikte değerlendirilebilir.

Rahim içinin video kamera ile görüntülenmesi ve olası problemlerin çözümü için histeroskopi de tetkik aşamasında düşünülebilir.

Tüm bunlar ile çocuk sahibi olamamış çiftlerin değerlendirmesi yapıldıktan sonra tedavi planlanabilir.

Çiftlerin daha ilk doktor ile karşılaşmasında bilmeleri gereken; bu tedavinin sabır, güç, destek gerektirdiğidir.

Tedavi süresinin uzun olması özellikle kadında stres faktörünü de artırmaktadır. Stresin kadın üreme sağlığı üzerinde olumsuz etkileri kaçınılmaz olmaktadır.

Bu tedavi sürecinde stres faktörünün azaltılması önemlidir. Hatta bu süreçte psikolojik destek almak faydalı olabilmektedir.